1 Mayıs 2010 Cumartesi

MANAVGAT ŞELALESİNE AİT RESİMLER









MANAVGAT ŞELALESİ


MANAVGAT ŞELALESİ
Antikçağ‘ daki adı Melas olan Manavgat Çayı‘ nın dar ve dik yamaçlı kanyonlar arasından geçerek oluşturduğu ünlü Manavgat Şelalesi, görülmesi gereken doğal güzelliklerin başında gelir. Antalya‘ ya 80 km. mesafededir. Manavgat ilçesinin 3 km. kuzeyinde bulunan ve adını bu ilçeden alan şelale, ırmak sularının 4-5 m’ lik bir falezden düşmesiyle meydana gelir. Az bir yükseklikten dökülmesine rağmen geniş bir alan üzerinde gürül gürül akışı görülmeye değer bir manzara oluşturur. Ayrıca Manavgat Irmağı 1 m. besleyen kaynaklardan en büyüğü olan karstik Dumanlı kaynağı, sol kıyıdaki dik bir kayanın yüzünde bulunan küçük mağaralardan fışkırarak çıkar. Duman ve köpük halinde 15 m. kadar yükselir ve ırmağa karışır.

Kent gürültüsünden uzaklaşıp doğa ile başbaşa kalmak isteyenler için şelalenin çevresinde uygun piknik alanları vardır. Ayrıca çevredeki lokantalar, taze balık yeme imkanını sunarlar. Ulaşım, Manavgat‘tan kalkan minibüslerle sağlanır.

Manavgat Şelalesi’ nde Su Seviyesinde Düşüş

DSi Manavgat İşletme ve Bakım Şube Müdürü Hüseyin Akkaya, şelalenin kaynağindan gelen suyun geçen yıllara oranla azald ığını belirterek, su seviyesindeki düşüşün kuraklıktan kaynaklandığını söyledi.
Suyun tarımsal alanları sulama ve enerji üretiminde kullanıldığını kaydeden Akkaya, şöyle konuştu:
“Su seviyesi hiç bu kadar düşmemişti. Buna rağmen mevsimi çok iyi kurtardık. insanlarımızı mağdur etmeyecek bir planlama yaptık. Tarımsal alanların sulanması ve enerji için kullanılandan arta kalan su Manavgat Şelalesi‘ ne veriliyor. Şelale çevresindeki işletme sahipleri tepkili, haklı olarak su istiyorlar. Ama çiftçiler sulama yapmak için Manavgat ve Oymapınar barajları da hem gölet hem de enerji üretimi için su istiyor. DSi olarak biz de ne yapacağımızı şaşırdık.”

Akkaya, Manavgat Şelalesi‘ nin su miktarının uzun yıllar ortalamasının 25-125 metreküp/saniye olduğunu, şu anda şelaleye gelen suyun miktarının ise 25 metreküp/saniye olduğunu bildirdi.
Öte yandan, Manavgat Şelalesi‘ nin kıyısında faaliyet gösteren turistik işletmelerin sahipleri, şelalenin su seviyesindeki azalmanın Manavgat ve Oymapınar barajlarında su tutulmasından kaynaklandığını savundular. İşletmeciler, gündüzleri azalan suyun gece normal akışına döndüğünü söylediler.

Şelaleyi görmek üzere Manavgat‘ a gelen yerli ve yabancı turistlerin şaşkınlıklarını gizleyemedikleri, bölgeye turist getiren acentelerın tur programından Manavgat Şelalesi‘ ni çıkardıkları bildirildi.

Manavgat Şelalesi Normale Döndü

Manavgat Şelalesi, barajlardan su bırakılmasının ve su seviyesinin yükselmesinin ardından yeniden turistlerin akınına uğradı.

Geçtiğimiz günlerde Türkiye genelinde yaşanan kuraklıktan Manavgat Şelalesi de nasibini almış, 4-5 saat gibi uzun bir süre şelaleden bir damla bile su akmazken şelaleye gelen turistler yürüyerek ırmağın karşısına geçmişlerdi. Manavgat Irmağı üzerinde bulunan barajlarda toplanan suyun son 10 yılın en alt seviyesine düştüğünü belirten yetkililer, elektrik üretiminin yapılabilmesi için haftanın belirli günlerinde su kesintisinin yapılacağını belirtmişlerdi.
Manavgat Şelalesi‘ nin kuruduğu yolundaki haberlerin basın yayın organlarında yayınlanmasının ardından barajlardan düzenli olarak su bırakılmaya başlandı ve Manavgat Şelalesi eski haline döndü.

30 Nisan 2010 Cuma

HAKKIMDA

ADI :ELİF
SOYADI :AKSU
DOĞUM TARİHİ :08.12.1991
DOĞUM YERİ :ORDU/AKKUŞ
YAŞADIĞI YER :RİZE/ARDEŞEN
ÖĞRENİM DURUMU :ÜNİV. ÖĞRENCİSİ
BÖLÜMÜ :BANKACILIK VE SİGORTACILIK

28 Nisan 2010 Çarşamba

PERİ BACALARINA AİT RESİMLER





PERİ BACALARI



Peribacası yağmur ve sel sularının toprağı süpürür biçimdeki aşındırmaları sonucu ortaya çıkan kule, piramit ve koni şeklindeki toprak yığınlarına verilen isim. Peribacaları; değişik zamanlarda meydana gelen volkanik püskürmeler sırasında geniş çukur ve boşluklarda biriken tüf ve millerin sel sularının aşındırması ile ortaya çıkar. Sürekli ve sağnak şeklindeki yağmurların düştüğü toprak; biriken suların hızını arttıracak şekilde dik olursa, meydana gelen sel suları son derece aşındırıcı güce sahip olur. Bu sular toprakları derin oyarak önce birbirlerine paralel toprak yivleri açarlar. Meydana gelen bu yivlerin arası suların devamlı aşındırmaları sonucu tepelerine doğru sivrilen toprak piramitler ortaya çıkar. Bu piramitler aşındırılması zor ve sert toprak yığınları olduğu için, seller artık bunları oyamaz ve aşındıramazlar. Oyulan piramit ve koni biçimindeki toprak yığınlarının üzerlerindeki taşlar külah gibi kalarak güzel bir görünüm verirler.

Peribacalarının yükseklikleri meydana geliş zamanlarına göre değişiklik arz ederler. Bunların boyları 1-2 metre ile 35 metre arasında değişmektedir. Kimi yerlerde peribacaları birbirleriyle paralel olarak sıralanırlar. Bunlara uzaktan bakıldığı zaman kat-kat bir şehirmiş gibi görünürler.

Peribacaları; geçmiş tarihlerde insanlar tarafından ev ve barınak olarak kullanılmıştır. Bazı peribacalarının iç kısımlarının bölümler halinde olması, resimlerin bulunması, hatta bazılarının yağlı boyayla boyalı olması bu görüşü doğrulamaktadır. Bugün ise buralar soğuk hava deposu olarak kullanılmaktadır.

Dünyanın birçok yerinde peribacaları mevcuttur. Avrupada Alp bölgesinde, Fransada Savoy eyaletinde, Kuzey Amerikada New Mexicoda, Asyada Türkiyede önemli peribacaları vardır. Memleketimizdeki, Ürgüp-Göreme ile Niğde-Aksaray''ın Selime köyü civarındaki Maçan Yaylasındaki peribacaları çok ilgi çekici bir özelliğe sahip oldukları için bölgeye çok sayıda turist gelmesini sağlar.

22 Nisan 2010 Perşembe

SULTAN AHMET CAMİİSİNE AİT RESİMLER












SULTAN AHMET CAMİİ


Sultan Ahmet Camii
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Git ve: kullan, ara
Başlığın diğer anlamları için, Sultanahmet sayfasına bakınız.
Sultan Ahmet Cami

Sultan Ahmet Cami
Temel bilgiler
Yer İstanbul, Türkiye

İnanç
İslam

Mimari
Mimar(lar)
Sedefkar Mehmet Ağa

Mimari tür Cami

Mimari biçim Osmanlı

İnşaat başlangıç yılı 1609
Tamamlanma yılı 1616
Özellikler
Uzunluk 45 metre
Sultan Ahmet Camii, 1609-1616 yılları arasında sultan I. Ahmet tarafından İstanbul'daki tarihi yarımadada, Mimar Sedefkâr Mehmet Ağa'ya yaptırılmıştır. Cami Mavi, yeşil ve beyaz renkli İznik çinileriyle bezendiği için ve yarım kubbeleri ve büyük kubbesinin içi de gene mavi ağırlıklı kalem işleri ile süslendiği için Avrupalılarca "Mavi Cami (Blue Mosque)" olarak adlandırılır. Ayasofya'nın 1934 yılında camiden müzeye dönüştürülmesiyle, İstanbul'un ana camii konumuna ulaşmıştır.
Aslında Sultan Ahmet Camii külliyesiyle birlikte, İstanbul’daki en büyük yapı komplekslerinden biridir. Bu külliye bir cami, medreseler, hünkar kasrı, arasta, dükkânlar, hamam, çeşme, sebiller, türbe, darüşşifa, sıbyan mektebi, imarethane ve kiralık odalardan oluşmaktadır. Bu yapıların bir kısmı günümüze ulaşamamıştır.
Yapının mimari ve sanatsal açıdan dikkate sayan en önemli yanı, 20.000'i aşkın İznik çinisiyle bezenmesidir. Bu çinilerin süslemelerinde sarı ve mavi tonlardaki geleneksel bitki motifleri kullanılmış, yapıyı sadece bir ibadethane olmaktan öteye taşımıştır. Caminin ibadethane bölümü 64 x 72 metre boyutlarındadır. 43 metre yüksekliğindeki merkezi kubbesinin çapı 23,5 metredir. Caminin içi 260 pencereyle aydınlatılmıştır. Yazıları Diyarbakırlı Seyyid Kasım Gubarî tarafından yazılmıştır. Çevresindeki yapılarla birlikte bir külliye oluşturur ve Sultanahmet, Türkiye'nin altı minareli ilk camiidir.
Tarihçe [değiştir]


Sultan Ahmet Camii'nin 1895 yılındaki hali
Efsaneye göre dönemin padişahı I. Ahmet, başta minareleri altından yaptırmak istemiştir. Ama kaplamada kullanılacak olan altının değeri padişahın bütçesini fazlasıyla aşınca, caminin mimarı Sedefkar Mehmet Ağa bu emri güya yanlış işiterek, "altın" sözcüğünden "altı" yaparak, camiyi 6 minareli inşa ettirmiştir.
Ancak efsaneler bir kenara, İstanbul'da meydana gelen her büyük olay, her büyük eser, İslam dünyasını yakından ilgilendiriyor ve başlıca konu ediliyordu. Sultan Ahmet Camii'nin yapılması da hayranlıklar, geniş yankılar uyandırmıştı. Fakat İmparatorluğun bazı eyaletlerinden de itirazlar gelmişti. İtiraz edenler, camiye altı minare yapılması kabe'ye saygısızlık olur diyorlardi. Çünkü o zamanlar altı minaresi olan tek mabed Mekke'de idi. Padişah bu meseleyi bütün İslam alemini memnun edecek bir şekilde halletti: Mekke'ye yedinci minareyi yaptirdi.
Minarelerle alakalı diğer bir husus da, şerefelerdir. Sultanahmet minarelerinin dördü üçer, ikisi de ikişer şerefelidir ve toplam 16 şerefe yapmaktadır ki bu da aynı zamanda Sultan Ahmet'in 16. padişah olduğuna işaret eder. Sultan 1. Ahmed 14. padişah olmasına rağmen aradaki fark Osmanlı Devleti'nin Fetret Devri'ndeki Yıldırım Beyazıt’ın iki oğlu Emir Süleyman ve Musa Çelebi’nin tahta geçmemesine karşın padişah sayılmasındandır.
Caminin içeriye açılan 3 kapısından herhangi birinden girildiğinde dış görünüşü tamamlayan boyama, çini ve vitray camlarının zengin ve renkli süslemeleri ile karşılaşılır. İç mekan büyük bir bütündür; ana ve yan kubbeler geniş sivri kemerlerin dayandığı 4 iri sütun üzerinde yükselir. Caminin içini 3 taraftan çevreleyen balkonların duvarları, yine iznik çinileri ile süslüdür. Bunların yukarısı ve bütün kubbe içleri ise boya işidir. Avlunun batı girişinde ise, demirden ağır bir kordon bulunmaktadır. Bu kordon avluya atıyla giren padişahın kafasını çarpmaması için eğmesini gerektiriyordu. Bu, padişahın bile camiye girerken kendisine çeki düzen vermesi gerektiğini göstermek amaçlı sembolik bir eylemdi.

Cami inşa edildiği dönemlerde uzunca bir süre cuma günleri Topkapı Sarayı'ndakilerin ibadetlerini gerçekleştirdiği mekan olmuştur.[1]